KADINLARIN HAFIZASI ERKEKLERDEN DAHA MI İYİ? Prof. Dr. KAYNAK SELEKLER

Kadınlar uzun zamandır enformasyonları/bilgileri erkeklerden daha iyi ve daha uzun süre hatırlayabileceklerini iddia ediyor. Gerçekten öyle mi? Önemli bir çalışma konuya yeni bir ışık tutuyor. Kadın hafızasının yaşamın çeşitli aşamalarında nasıl performans göstermektedir?

Hafıza kaybı maalesef yaşlanma sürecinin iyi belgelenmiş bir sonucu. Epidemiyolojik çalışmalar yaşlı yetişkinlerin yaklaşık % 75’inin hafıza ile ilgili problemleri olduğunu  gösteriyor.

Bu çalışma, Kuzey Amerika Menopoz Derneği (NAMS)’nin  dergisi Menopoz’da yayınlanıyor.
Çalışmada, 45-55 yaş arası 212 erkek ve kadının aşağıdaki testleri değerlendiriliyor:

Epidozik hafıza: (Günlük olaylar ve ilişkili duygular ve kim, ne, ne zaman, nerede, neden ile ilgili hafıza bölümü. Belirli bir zamanda ve yerde meydana gelen geçmiş kişisel deneyimler topluluğu. Örneğin geçen yaz Ayvalık’taydım.  1995’te evlendim. Dün gece eşimle sinemaya gittim.)

Yürütücü işlev: Yargılama, karar verme, plan yapma, problem çözme, hedef belirleme, strateji geliştirme gibi işlevleri içeren yüksek kortikal fonksiyonlar..

Anlamsal (semantik) hafıza:  Dünya hakkındaki genel bilgiyi ve gerçek bilgilerin bilinçli hatıralarını içerir. Genel kültür, kurallar, kavramlar, genellemeler bu bellektedir.Örneğin Fransa’nın başkenti Paris’tir, iki kere iki dört eder, ilk cumhurbaşkanı Atatürk’tür gibi.

Sözel zeka: İnsanların kelimeleri düşünebilmesi ve kelimeleri kullanarak düşüncelerini ifade edebilmesi yeteneğidir.

Orta yaşlı kadınlar benzer yaştaki erkeklere göre tüm bu hafıza testlerinde daha iyi performans gösteriyor.

Diğer taraftan kadınlar menopoz geçişi sırasında artan unutkanlık ve bilinçte bulanıklık bildiriyor. 65 yaşından sonra, kadınlar erkeklere kıyasla hafıza bozukluğu ve bunama için orantısız olarak risk altında. Bu koşullara rağmen, orta yaşlı kadınlar hâlâ benzer yaştaki erkekleri tüm hafıza ölçümlerinde geride bırakıyor.

Çalışma, cinsiyet farklılıklarını karşılaştırmanın yanı sıra, premenopozal* ve perimenopozal** kadınların, birçok önemli hafıza alanında postmenopozal*** kadınlardan daha iyi performans gösterdiğini ortaya koyuyor.

Menopoz sonrası  kadınlarda östradiol+ düzeylerindeki azalma ile daha önce öğrenilen ve  kaydedilen bilgilerin geri çağrılması oranları azalıyor.

* premenopozal: Adet kesilmesi öncesi

**perimenopozal; Adet kesilmesinden hemen önceki ve hemen sonraki düzensiz dönem

***postmenopozal: Menopoz’dan sonraki dönem

+Estradiol hormonu kadın vücudunda östrojen hormonundan sonra yer alan önemli hormon

Kaynak:

Dorene M. Rentz, et al,Sex differences in episodic memory in early midlife. Menopause, 2016; 1 DOI: 10.1097/GME.0000000000000771

https://www.sciencedaily.com/releases/2016/11/161109112447.htm

Alzheimer olmaktan mı endişeleniyorsunuz? Belki de değilsiniz!

Unutkan mısınız? Alzheimer olmaktan mı endişeleniyorsunuz? Belki de değilsiniz! Alzheimer’in gerçek uyarı işareti hastalığın farkında olmamaktır (anosognosia). Burada kişi unutur , ama hafıza bozukluğunun farkında değildir. Halbuki ailesi, arkadaşları, yakınları farkındadır.

Hafıza bozukluğu  Alzheimer hastalığının erken bir belirtisi olmakla birlikte, varlığı bir kişinin bunama geliştireceği anlamına gelmez. Fakat bunlarda Alzheimer hastalığına ilerleme olasılığı daha yüksektir. Hafıza sorunlarının farkında olanların demans geliştirmesi pek olası değildir.

Alzheimer olma konusunda çok endişelenen insanlarda büyük bir “kısır döngü” vardır.  Anksiyete hafıza kaybına neden olur. Yani bir şeyi unuttuğunuzda endişelenirseniz ve Alzheimer olmaktan endişelenmeye başlarsanız. Artan kaygınız hafızanızı daha da kötüleştirir. O zaman, daha fazla endişe duyar ve kaygı seviyesini yükseltirsiniz. Sonra, daha da unutkan olursunuz.

Kişiler hafıza problemlerinden şikayet ediyorlar, ancak eşleri veya yakınları/arkadaşları aşırı derecede endişe etmiyorsa, hafıza kaybının muhtemelen depresyon veya kaygı gibi diğer faktörlerden kaynaklanıyor olması muhtemeldir.
Bunama gelişme olasılığı düşük olduğundan hafıza kaybının diğer nedenleri de ele alınmalıdır.

Hastaların hafıza problemleri hakkındaki farkındalığına dayanarak Alzheimer hastalığını kimin geliştirmeyeceğini tahmin etmek için klinik olarak yararlı bir çalışma yapılıyor. Hastalık bilinci konusunda, türünün en büyüğü olduğuna inanılan çalışma, Alzheimer Hastalığı Nörogörüntüleme Girişimi (ADNI) ‘nden,  55-90 yaşları arasındaki 1.062 kişi değerlendiriliyor. Bu, Alzheimer hastalığı olan 191 kişiyi, hafif bilişsel bozukluğu* olan 499 kişiyi ve sağlıklı kontrol grubunun bir parçası olarak 372 kişiyi içeriyor.

 Beyin hücrelerinin çalışması için glikoza ihtiyaç vardır, fakat Alzheimer hastalığında glikoz alımı bozulur. Çalışmada  bozulmuş hastalık bilincinde beynin hangi bölümlerinin etkilendiği belirlenmek isteniyor. FDG-PET, beynin farklı bölgelerindeki glikoz metabolizmasını ölçer. Araştırmacılar FDG- PET beyin taramaları kullanarak, hastalık bilinci bozukluğu olanlarda, beynin hafıza ilgili belirli bölgelerinde glikoz alımının azaldığını saptıyor.

Sonuçta araştırmacılar, Alzheimer hastalığındaki farkında olmama (anosognoz)’ nın, beynin glikoz metabolizması azalmasıyla (hipometabolizma) ilişkili olduğunu belirtiyor.

*Hafif bilişsel bozukluk:Alzheimer demansından hemen önceki dönem. Bu hastaların bir kısmı Alzheimer hastalığına ilerlerken, bir kısmı sabit kalır, bir kısmı da iyileşir.

Kaynak

Philip Gerretsen et al, Anosognosia Is an Independent Predictor of Conversion From Mild Cognitive Impairment to Alzheimer’s Disease and Is Associated With Reduced Brain Metabolism. The Journal of Clinical Psychiatry, 2017; DOI: 10.4088/JCP.16m11367

http://www.alzheimersweekly.com/2017/10/if-youre-worried-you-have-alzheimers.html

Kadınlarda nevroz ve Alzheimer

Birçok Alzheimer hastalığı araştırmasında genetik, aile öyküsü, eğitim, kafa travması, hipertansiyon, diyabet, obesite gibi risk faktörlerinin, demans riskini etkileyip etkilemediği araştırılmamıştır.

Amerikan Nöroloji Akademisi dergisi Neurology’de yayınlanan bir çalışmada,  ortalama yaşları 46 olan 800 kadın 38 yıl boyunca takip ediliyor  ve hafıza testleriyle birlikte nevrotiklik* ve dışa dönüklük veya içe dönüklük düzeylerine bakan kişilik testleri yapılıyor. Kadınlara iş, sağlık veya aile durumlarında bir ay veya daha uzun süreli stres yaşayıp yaşamadıkları soruluyor. Stres sinirlilik, gerginlik, asabi heyecan, korku, anksiyete veya uyku bozuklukları duygularına işaret eder.
Yanıtlar sıfır ila beş olarak kategorize ediliyor. Sıfır hiç stres dönemi yaşanmadığını, beş ise son beş yıl boyunca sürekli stres yaşadığını ifade ediyor. 3 ve 5’ten yanıtları seçen kadınların sıkıntı çektiği kabul ediliyor.

Bunlardan yüzde 19’unda demans gelişiyor.

Kolayca sıkıntı çeken ve içe kapanan  63 kadından 16’sı veya yüzde 25’i, kolayca sıkıntı çekmeyen, dışa dönük 64 kişiden sekizine veya yüzde 13’üne kıyasla Alzheimer hastalığı geliştiriyor.

Çalışma, nevrotiklik*  testlerinde en yüksek puanı alan kadınların, testlerde en düşük puanı alanlara kıyasla demans gelişme riskinin iki katına çıktığını gösteriyor. Bağlantı uzun süredir devam eden strese bağlanıyor.

Nevrotiklik kolayca sıkıntı çekmeyi ve endişe, kıskançlık veya huysuzluk gibi kişilik özelliklerini içerir. Nevrotik olan insanların öfke, suçluluk, kıskançlık, kaygı veya depresyon olasılıkları daha yüksektir.

“Neurology” dergisinde yayınlanan yaklaşık 40 yıllık bu araştırmaya göre, orta yaşta endişeli, kıskanç veya huysuz ve sıkıntılı olan kadınlarda, Alzheimer hastalığını daha sonraki yaşamda geliştirme riski daha yüksek bulunuyor.

*Nevroz: Kaygının temel karakteristik olduğu psikolojik veya davranışsal bir bozukluk. Sinir sisteminin kendine özgü bir gerginlik veya sinirlilik durumu. Beyinde belirgin bir lezyon bulunmaz. Psikozların aksine, nevrozlu kişilerde, gerçeklikte büyük bir bozulma veya kişilikte ağır bir düzensizlik olmaz.

Nevrotiklik; Bir nevroz durumu veya psikolojik özelliği.

Kaynak:

L. Johansson, X et al.,. Midlife personality and risk of Alzheimer disease and distress: A 38-year follow-up. Neurology, 2014; DOI: 10.1212/WNL.0000000000000907

IKARİA adasındaki insanlar daha az bunuyorlar. Sırları ne?

Yunan İkaria adasında, Amerika’lılardan sekiz ile 10 yıl daha uzun yaşayan 10.000 kişilik bir nüfus var.  İkaria’da kalp hastalığı oranı yarı yarıya, kanser sayısı çok daha az ve en sıra dışı olan, neredeyse hiçbir bunama vakası yok. Bu saptama, Alzheimer ve  bunama vakalarının çoğunun  önlenebileceğini gösteriyor.

85 yaşından sonra, Alzheimer hastalığına yakalanma kötü şansı yüksektir. Ikaria’da ise, yüzde 10’dan daha az şans var. İnsanlar hayatlarının sonuna kadar sağlıklı kalıyor.

İkaria’lılar Alzheimer hastalığını nasıl önlüyor?

İkaria’lılar dünyada Akdeniz diyetini en katı uygulayan kişiler. Akdeniz diyetini uygulayan diğer insanlar gibi, çok fazla meyve ve sebze, kepekli tahıllar, fasulye ve baklagiller, kırmızı şarap ve zeytinyağı tüketiyorlar. Fakat farklı olarak, İkaria’lılar  çok daha az balık ve et ve çok daha fazla yeşillik yiyorlar. Düzenli olarak yüzlerce meyve, ve hardal, hindiba, rezene gibi antioksidan yeşillikleri yiyorlar.

Son 80 yılda yapılan diyet araştırmalarına göre, İkaria’lıların her gün bitkisel çay içiyorlar.Bu çayları evlerinin etrafından, bahçelerinden ve doğadaki kekik, karahindiba, adaçayı ve biberiye gibi otlar ile yapıyorlar.

Bunlar sadece anti-enflamatuarlar değil, aynı zamanda çoğunlukla hafif diüretiklerdir. Diüretikler, yüksek tansiyon tedavisinde kullanılır.

Peki bunların hepsi demansla nasıl bağlantılı?

Diüretikler kan basıncını düşürür, böbreklerden sodyum atılmasına yardımcı olur ve atardamarlar kan akımın  düzgün ve damar  iç yüzeyinin  temiz olmasını sağlar.  Böylece kan dolaşımı daha kolaydır.   John Hopkins Üniversitesinde yapılan bir araştırma, diüretik kullanımının Alzheimer riskini azalttığını saptamıştır. Diğer araştırmalar diüretiklerin nöroprotektif bir yararı olduğunu doğrulamaktadır.

Ikaria bir dağ köyüdür. Hemen hemen her alışverişe, arkadaş ziyaretine ya da dışarıda yemeğe gitmek için yokuş tırmanmak  gerekir.
Böylece gün boyunca sakinler düzenli, düşük yoğunluklu fiziksel aktivite yaparlar.
Tüm gün ofiste veya televizyonun önünde oturup  sonra spor salonunda 30 dakika ile bunun telafi edebileceği zan edilen hayat tarzını uygulamazlar.

Son olarak, Ikaria’da sosyal ilişkilerden  kaçınılmaz. İnsanlar köy festivallerine, kiliseye ve kutlamalara katılmanızı bekler. Eğer yapmazsanız, komşunuz nerede olduğunuzu merak ederek kapınızı çalar. İkaira’lıların yalnızlık ve depresyon geçirmesi az olasıdır. Depresyon  bunama riskini yüzde 50 arttırır.

Alzheimer Hastalığı ve bunamadan kaçınmak istiyorsanız, tedavisinin bulunmasını beklemek yerine, yaşam tarzınızı iyileştirmek için 80 yaşına kadar beklemeyin.  Şimdi başlayın, Alzheimer ve neredeyse tüm yaygın kronik hastalık riskini önemli ölçüde azaltacak bu basit yaşam tarzı alışkanlıklarını uygulayın.

1.Gıdanız, bitki bazlı bir diyet olsun.

 2. Sosyal bağlantıları geliştirin.

3. Ortamınızı her 20 dakikada bir hareket edecek şekilde ayarlayın

Çünkü sadece uzun yaşamak değil, sonuna kadar sağlıklı da yaşamak istiyoruz.

Yüz yaşındaki İkaria’lılar hayatları boyunca ne yediler?

% 17 Yeşil sebzeler

% 20 Diğer sebzeler

% 16 Meyve

% 11 Baklagiller

% 9 Patates

% 6 Balık

%6 Zeytinyağı

% 5 Hamur işi

% 5 Et

% 4 Tatlılar

Kaynaklar:

A Greek Island’s Ancient Secret to Avoiding Alzheimer’s

https://www.bluezones.com/2018/11/a-greek-islands-ancient-secret-to-avoiding-alzheimers/embed/#?secret=zGWxQdr4W6