Erken emeklilik, bilişsel beceriler, kimlik ve Aspirin ile demans ilişkisi PROF. DR. KAYNAK SELEKLER

Erken emeklilik ve demans

Araştırmalar, eğitim seviyesinden egzersiz alışkanlıklarına ve kalp sağlığına kadar, yaşam boyu çeşitli faktörlerin bir kişinin bilişsel gerileme oranını ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde bunama riskini etkileyebileceğini gösteriyor. Gerçek hayatta, bir kişinin hem bilişsel sağlığını hem de emeklilik yaşını etkileyebilecek çok sayıda faktör vardır. Bazı insanlar zihinsel keskinlikleri düştüğü için daha erken emekli olabilir.

Yeni bir araştırmada, insanların bilişsel işlevleri üzerinde emekliliğin olası etkileri araştırılıyor. Araştırmaya katılan 55 ila 75 yaşları arasındaki 20.000’den fazla Amerikalı’ ya, hafızayı ve diğer beyin fonksiyonlarını ölçen standart sorular soruluyor. Ankete katılanların çoğu, en azından yarı zamanlı olarak hâlâ çalışıyor ve yaklaşık %45’i emekli. Araştırmacılar, tüm çalışan katılımcılar, eğer emekliliklerini en az 67 yaşına kadar ertelemeye zorlanırsa ne olacağını tahmin etmek için istatistiksel yöntemler kullanıyor.

Araştırmada, emekliliğin 67 yaşına veya daha ileri bir yaşa kadar ertelemenin insanların zihinsel keskinliğini korumasına yardımcı olacağı saptanıyor. Ortalama olarak, 61 ile 67 yaşları arasındaki grup, bilişsel puanlarında yaklaşık 1 puan kaybediyor. Araştırmacılar, emekliliği geciktirmenin bunu üçte bir oranında azaltabileceğini tahmin ediyor.

Sonuçta 20.000’den fazla yaşlı Amerikalı ile ilgili verileri kullanan araştırmacılar, bu insanların hepsinin emekli olmak için 67 yaşına kadar beklemesi durumunda, kolektif bilişsel sağlıklarının fayda sağlayacağını belirtiyor.

Araştırmacılar, emeklilerin “bilişsel olarak ilgi çekici etkinliklere düzenli olarak katılmalarının iyi olacağını” söylüyor.

Kaynaklar

https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S2352827321001300?via%3Dihub

https://www.medicinenet.com/script/main/art.asp?articlekey=264396&ecd=mnl_day_090821

Bazı beyin becerileri yaşla birlikte iyileşebilir mi?

Portekiz’deki Lizbon Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada, yaşları 58 ile 98 arasında değişen 700’den fazla Tayvanlı’dan oluşan bir grupta zihinsel yeteneğin üç bileşeni inceleniyor:

  • Uyarı, kişinin dikkatini gelen bilgilere tetikleyen gelişmiş uyanıklık.
  • Yönlendirme, beyin kaynaklarını çevremizdeki belirli bir yere kaydırma yeteneği.
  • Yönetici engelleme, önemli olana odaklanmak için dikkat dağıtıcı şeyleri görmezden gelme yeteneği.

Testler, çalışma katılımcıları arasında yalnızca uyarının yaşla birlikte azaldığını gösteriyor. Hem yönlendirme hem de yönetici engellme, bir kişinin 70’lerin ortalarından sonlarına kadar gerçekten geliştiğini gösteriyor. Yönetici engelleme 70’lerin ortalarına kadar iyileşiyor, ancak ondan sonra azalıyor gibi görünüyor.

Zihinsel yeteneğin üç bileşeni, yaşla birlikte en çok azaldığı düşünülen yetenekler. Geçmiş literatür, bunların özellikle yaşla birlikte bozulduğunu ileri sürüyor. Bu yeni veriler, daha büyük bir örneklemle daha kesin olarak bakıldığında durumun gerçekten böyle olmadığını gösteriyor.

Beyin yaşlansa bile bu yetenekler neden gelişebiliyor? Bu konudaki hipotezler:

Yönlendirme ve yönetici engelleme gibi beceriler tüm hayat boyunca kullanılır. Pratikle yaşam boyu gelişecekleri mantıklıdır ve hatta yaşlanmanın beyin üzerindeki bazı fiziksel etkilerine karşı koyabilirler.

Hayat boyunca zihinsel işlevlerle ilgili sahip olunan bilgi birikimi veya pratiği, belki de bu düşüşlere karşı koyabilir.

Beyin, yaşlandıkça daha önemli zihinsel yetenekleri desteklemek için kaynaklarını değiştirmede çok iyi olabilir.

Bu işlevlerin bazılarının eğitime duyarlı olduğu ve eğitimle, aslında daha iyi olabilecekleri bilinir. Bu tür dikkat mekanizmalarını uygulayacak hedefe yönelik müdahaleler günlük yaşam için bile etkili olabilir.

Ancak Georgetown Üniversitesi’nden bir uzman, her güzel şeyin bir sonu olduğunu da kabul etmemiz gerektiğini söylüyor.

Kaynaklar

Nat Hum Behav. 2021 Aug 19.  doi: 10.1038/s41562-021-01169-7

https://www.medicinenet.com/script/main/art.asp?articlekey=262783&ecd=mnl_sen_082421

Kimlik ve Alzheimer

Zihinsel bozulmanın bireylerin kimliklerini bozduğuna dair yaygın bir kanı vardır. Yine de, ne tür bilişsel hasarların insanların artık “kendileri” gibi görünmemesine yol açtığına dair sistematik bir araştırma yapılmamıştı. Yenilikçi bir Alzheimer çalışması olan  “Nörodejenerasyon ve Kimlik”  araştırması bu konuyu inceledi.

Araştırmacılar, üç tip nörodejeneratif hastalıktan muzdarip aile üyeleri olan 248 katılımcıyı çalışmaya aldı: frontotemporal demans, Alzheimer hastalığı ve amyotrofik lateral skleroz (ALS). Hem frontotemporal demans hem de Alzheimer hastalığı bilişsel değişikliklerle ilişkilidir ve frontotemporal demans özellikle ahlaki davranışı etkileyebilecek frontal lob işlevindeki değişikliklerle ilişkilidir. Öte yandan ALS, öncelikle istemli motor kontrolün kaybıyla ilişkilidir.

Çoğunlukla hastaların eşleri veya partnerleri olan katılımcılar, sevdikleri kişinin hastalıklarına özgü çeşitli semptomlar gösterdiğini bildirdi (semptomu yok, hafif, orta veya şiddetli olarak derecelendirdi).

Sonuçlar, hem Alzheimer hastalığının hem de frontotemporal demansın, ALS’den daha büyük bir kimlik bozulması duygusuyla ilişkili olduğunu ve frontotemporal demansın kimlikte en büyük, ALS’ de en az bozulmaya yol açtığını ortaya koydu.

Araştırma, insanların hafızadan ziyade hastanın ahlaki özelliklerinin, kimliğin temel bileşeni olduğunu öne sürüyor. İstatistiksel modeller, algılanan kimlik değişikliğinin ahlaki özelliklerdeki değişiklikle güçlü bir şekilde bağlantılı olduğunu gösterdi.

Araştırmacılar ayrıca, algılanan kimlik değişikliği derecesinin, katılımcıların hastayla ilişkilerinin ne kadar kötüleştiğini düşündükleriyle ilişkili olduğunu ve bu ilişkinin, hastanın ahlaki özelliklerindeki değişimin derecesi tarafından yönlendirildiğini buldular:

Nesiller boyunca filozofların ve psikologların varsaydığının aksine, hafıza kaybının kendisi kişiyi farklı biri gibi göstermez. Algılanan kimlik değişikliği, ahlaki özelliklerdeki değişiklikle güçlü bir şekilde bağlantılıdır.

Araştırmacılar kimlik değişikliğinin, üst düzey biliş kaybı, depresyon veya günlük aktivitelerde işlev görme yeteneği gibi diğer faktörlerin çoğu ile de ilgili olmadığını belirtti.

Kaynaklar

https://journals.sagepub.com/doi/10.1177/0956797615592381

http://www.alzheimersweekly.com/2019/02/identity-alzheimers-am-i-going-to-be.html#more

Düşük doz Aspirin ve demans

Araştırmacılar iki prospektif çalışmayı inceledi ve bunları bir meta-analizde birleştirdi. Çalışma, Almanya, Saarland’dan 14.3 yıl takip edilen 5,258 kişi ile 11.6 yıllık takip edilen 305.394 kişilik Birleşik Krallık Biobank grubunu içeriyordu. Analiz için seçilen denekler 55 yaşından daha büyüktü.

Meta-analiz, düşük doz aspirin kullanımı ile Alzheimer hastalığı riskinin azalması arasında anlamlı bir ilişki olmadığını gösterdi, ancak aspirin kullanımı ile tüm nedenlere bağlı demans riski azalması arasında bir ilişki vardı

Alzheimer demansına göre cinsiyet farkı yoktu, ancak erkeklerde düşük doz aspirin, vasküler  (beyin damar hastalığına bağlı) demans  riski  ve tüm nedenlere bağlı demans riskinin azalmasıyla ilişkiliydi. Bununla birlikte, kadınlarda aspirin, hem yüksek riskli vasküler demans hem de tüm nedenlere bağlı demans açısından ilişkiliydi.

Düşük doz aspirin ile demans riski azalması arasındaki en güçlü ilişki, koroner kalp hastalığı olan kişilerde bulundu.

Araştırmacılar ayrıca düşük doz aspirinin daha uzun süreli kullanımı ile düşük bunama riski arasındaki ilişkileri analiz etti. 0-5 yıl boyunca aspirin kullananlar, tüm nedenlere bağlı demans, Alzheimer hastalığı ve vasküler demans açısından ortalamadan daha yüksek risk altındaydı. 10 yıl veya daha uzun olarak tanımlanan uzun süreli aspirin kullanıcıları, tüm nedenlere bağlı bunama, Alzheimer hastalığı ve vasküler demans açısından daha düşük riske sahipti.

Düşük doz aspirin, bilişsel düşüşe karşı bir miktar koruyucu fayda sağlayabilir, ancak iki büyük retrospektif analizine göre semptomlar başlamadan çok önce başlatılırsa. Tüm nedenlere bağlı bunama ile ilişki zayıftı, ancak koroner kalp hastalığı olan kişilerde çok daha belirgindi .

Sonuçlar, kardiyovasküler hastalık risk faktörlerine sahip bireylere düşük doz aspirin verilmesi gerektiğini ve bu kişilerin uyumlu olmaya teşvik edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Demansla ilişkili patolojik değişiklikler, semptomların başlamasından 20 yıl öncesine kadar ortaya çıkabilir ve bu nedenle aspirinin tanı konduktan sonra bilişsel gerilemeye karşı koyamayacağı görülüyor.

Kaynak

https://www.medscape.com/viewarticle/955944?src=WNL_confwrap_210901_MSCPEDIT&uac=295762CZ&impID=3607628&faf=1#vp_1