SÜBJEKTİF HAFIZA BOZUKLUĞU ve ALZHEIMER RİSKİ Prof. Dr. KAYNAK SELEKLER

Sübjektif hafıza bozukluğu olan kişilerde Alzheimer riski

Birçok yaşlı kişide bellekte zayıflama ve zihinsel işlevlerin bazı yönlerinde gerileme olur.  Ama bazı kişilerde bu değişiklikler normal yaşlanmanın ötesinde ortaya çıkar. Fakat formal incelemede, bu yıkımın objektif kanıtını testlerle göstermek başarılı olmayabilir.

Bellek ve zihinde değişiklikleri olan, fakat objektif kanıtı olmayan tabloya sıklıkla “subjektif bilişsel gerileme” (sübjektif bellek bozukluğu olarak ta adlandırılıyor) tanısı konur. Artan kanıtlara göre, subjektif bilişsel gerileme, demans ve özellikle Alzheimer hastalığı gelişmesinde risk faktörüdür.

Bu bağlamda kişinin kendisinin söylediği bellek bozukluğu şikâyeti ileride hastalık olarak ortaya çıkacak bellek bozukluğunun habercisi olabilir. Sübjektif (öznel)  bellek bozukluğu olduğunu söyleyen kişiler, bunun yanında ek olarak bellek kaybı endişesi belirtiyorsa, bunlarda zihinsel gerileme ileride daha fazla olur.

Sübjektif bellek şikayetleri çoğunlukla 60 yaşından büyüklerde ortaya çıkar ve Alzheimer hastalığın klinik bulgularının henüz ortaya çıkmadığı klinik öncesi (preklinik)  evrenin öncü ve haber verici bir belirtisi olabilir.

Alzheimer hastalığı semptomları başlangıçtan senelerce önce kan (plazma) testleri ile teşhis edilebiliyor.  Bir Alman-Hollandalı araştırma ekibi, yeni bir kan testi kullanarak klinik olarak Alzheimer hastalığı olmadığı teşhisi konan, ancak kendilerini bilişsel olarak bozulmuş olarak algılayan kişilerde Alzheimer hastalığı riskini tahmin etti.

Hafıza eksikliği, yaşlanmanın normal bir yan etkisidir. Hafıza kaybı hangi noktada patolojik hale gelir?

Sübjektif bilişsel gerileme ve kaygısı Alzheimer hastalığının öncü bir belirtisi midir, sorusu tartışmalıdır. Çünkü sübjektif bilişsel gerileme Alzheimer dışı rahatsızlıklarda da gözlenir.

Çalışma, sübjektif bilişsel gerilemesi olan 203 kişiyi içeriyordu. Çalışmaya girişte, tüm katılımcılardan alınan kan örnekleri,  Alzheimer hastalığı için bir biyobelirteç olan beta amiloid- (Aβ) peptidinin yanlış katlanmasını tespit eden, Ruhr-Universität Bochum’da (RUB) geliştirilen, “İmmüno-Kızılötesi Sensör”  kullanılarak analiz edildi. (Beta amiloid “Aβ”, Alzheimer hastalığına neden olduğuna inanılan toksik proteinlerden biridir.)

Ek olarak, denekler kapsamlı Alzheimer hastalığı teşhis testine tabi tutuldu. Çalışma girişinde, katılımcıların hiçbirinde Alzheimer hastalığı teşhisi konmadı.

Öte yandan immüno-kızılötesi sensör, takip eden altı yıl içinde klinik Alzheimer hastalığı geliştiren 22 deneğin tümünde çalışmaya girişte yanlış katlanmış beta amiloid peptitlerini saptadı. Test ayrıca hangi deneklerin altı yıl içinde Alzheimer demansına yakalanma riskinin çok düşük olduğunu da gösterdi. Hafif yanlış katlanma gösteren deneklerde klinik Alzheimer’e dönüşüm ortalama 3,4 yıl iken, ciddi Aβ yanlış katlanması olan deneklerde bu süre 2,2 yıl  olarak saptandı

Araştırmaya göre hafif katlanması saptanan subjektif bellek bozukluğu olan kişilerde Alzheimer riski 11 kat daha yüksekken, ciddi yanlış katlanmaya sahip kişilerde sonraki altı yıl içinde klinik Alzheimer geliştirme riskinin 19 kat daha yüksek olduğu belirlendi.

Araştırmacılar, “beta amiloidin yanlış katlanmasının tespitinin  çok kesin bir prognostik* plazma biyobelirteçi” olduğunu açıkladılar ve “artık, subjektif kaygıları olan semptomsuz bireylerde basit bir kan testi ile gelecekte klinik Alzheimer hastalığı geliştirme riskini çok doğru bir şekilde tahmin edebiliyoruz” dediler..

* Prognoz ya da öngörü, bir hastalığın seyri hakkında tahmini ve iyileşme şansı olup olmadığı anlamında kullanılan tıbbi bir terimdir. Prognostik: prognoz için hüküm verdirecek belirti.

Kaynaklar

https://alzres.biomedcentral.com/articles/10.1186/s13195-020-00738-8

http://www.alzheimersweekly.com/2021/01/when-memory-problems-predict-alzheimers.html#more

Selekler K. Çok Unutkn Oldum. Doğan-Solibri Yayını, İstanbul, 2021.

Depresyon ile Alzheimer Hastalığı arasında nedensel ilişki

Araştırmacılar bir süredir depresyonun Alzheimer hastalığı (AH) ile ilişkili olduğunu biliyorlardı. Fakat  nedensel bir bağlantı bulmak zordu. Şimdi, yeni elde edilen verileri kullanarak, AH’de depresyonun nedensel rolünün genetik kanıtını ortaya çıkardılar.

Hepsi Emory Üniversitesi Nörodejeneratif Hastalık Merkezi

( ABD,Atlanta, Georgia)’nden olan araştırmacılar, depresyon ve demans riski arasında kurulan bağlantının altında yatan genetik temeli netleştirmek için en büyük ve en yeni genom* çapında ilişkilendirme çalışmalarından (GWAS) elde edilen verileri kullandılar. 

Sonuçlar, depresyon ve AH arasında küçük ama anlamlı bir pozitif genetik korelasyon gösterdi, bu da iki koşulun ortak bir genetik temele sahip olduğunu düşündürdü. Ancak araştırmacılar, AH’nin depresyona neden olduğu sonucuna varmak için kanıt bulamadılar. Araştırmacılar, “AH’de depresyonun nedensel rolünü destekleyen genetik kanıtlar bulduk, ancak bunun tersi değil dediler (Depresyon Alzheimer’e neden olabiliyor, diğer yandan Alzheimer depresyona neden olmuyor).

Depresyon ve AH arasındaki ilişkiye ilişkin bu ek görüşlerin” klinisyenleri depresif semptomları taramaya ve tedavi etmeye daha fazla motive edebileceğini” belirttiler. İddialarına göre, ” Depresyon ve Alzheimer arasında paylaşılan risk olan beyin proteinlerini, ve  genleri hedefleyen ilaçlar, daha sonra AH riskini azaltabilir.”

Ancak, depresyonu başarılı bir şekilde tedavi etmenin, demans riskini azaltıp azaltmadığı açık değil. Önemli sayıda hastanın depresyon ilacı,seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI’lar) gibi mevcut antidepresanlara iyi yanıt vermediği biliniyor.

Araştırmaya dahil olmayan bir otör, “Bu yeni yayınlanan bulgular, depresyonun Alzheimer demansı için bir risk faktörü olarak rolüne ilişkin anlayışı güçlendiriyor, Depresyon tedavisinin demans riski üzerindeki etkisini henüz tam olarak anlamasak da; bulgular, ruh sağlığı durumunu, özellikle de depresyonu değerlendirmenin ve doğru teşhis ve zamanında tedavi etmenin önemini vurguluyor, Ancak, bu alanda daha fazla araştırmaya ihtiyaç var. Önemli olarak, bu bulguların daha geniş, daha çeşitli çalışma popülasyonlarında tekrarlanması gerekiyor.” dedi.

Genom, bir kalıtım birimi. Bir organizmanın kalıtım materyalinde bulunan genetik şifrelerin tamamını simgeler. Bir canlının gen ve kromozomlarındaki “genetik materyale” verilen addır.  Her canlının hücrelerinin içine yerleştirilmiş genetik program, o canlının “genom”unu oluşturur.

Kaynaklar

https://www.biologicalpsychiatryjournal.com/article/S0006-3223(21)01840-0/fulltext?dgcid=raven_jbs_aip_email

https://www.medscape.com/viewarticle/965807?spon=26&uac=295762CZ&impID=3924188&sso=true&faf=1&src=WNL_mdpls_220104_mscpedit_neur#vp_2

90+ Çalışmasının Sonuçları: Uzun ömürle ilişkili faktörler

Aşırı yaşlılar, nüfusun en hızlı büyüyen kesimidir.  ≥90 yaşındaki Amerikalı, 2050 yılına kadar yaklaşık 10 milyon olacak. 90 yaşın üzerindekiler Japonya’da nüfusun  yaklaşık %6’sını, İtalya’da %4’ünü ve Amerika Birleşik Devletleri’nde %2,5’unu oluşturacaktır. Dünya çapında en yaşlı-yaşlı (85 yaş üstü) sayısındaki çarpıcı artış, yaşam kalitesinin yanı sıra, niceliğini de artırmak için bir halk sağlığı sorunu sunuyor. Bu yaş grubundaki insanların %50’ye kadarında bunama olacaktır ve daha büyük bir yüzdesi işlevsel engellilik ve kırılganlığa uğrayacaktır.

Türkiye yaşlılık konusunda kritik bir süreçle yüz yüze. Türkiye Yaşlılık Haritası ve TÜİK verilerine göre (2018); 90 yaş üzerinde 145 bin 341, 100 yaş üzerinde 48 bin kişi var.

Türkiye’de de yaşlı nüfus artıyor.Yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2015 yılında 6 milyon 495 bin 239 kişi iken son beş yılda %22,5 artarak 2020 yılında 7 milyon 953 bin 555 kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2015 yılında %8,2 iken, 2020 yılında %9,5’e yükseldi. Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının 2025 yılında %11,0, 2030 yılında %12,9, 2040 yılında %16,3, 2060 yılında %22,6 ve 2080 yılında %25,6 olacağı öngörüldü. Yaşlı nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde, 2015 yılında yaşlı nüfusun %8,0’ının 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer alırken, 2020 yılında %8,4’ünün 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görüldü.

2003 yılında başlatılan 90+ Çalışmasının (Laguna Woods, CA merkezli) amacı, ≥90 yaşındaki kişilerde ileriye dönük klinik, patolojik ve genetik araştırmalar yapmaktır. Sadece bir avuç yayın, >90 yaşlarında demans için yaşa ve cinsiyete özgü insidans* oranlarını bildirmiştir.

Çalışma, hem erkekler hem de kadınlar için her 5 yılda bir bunma insidansın iki katına çıktığını göstermektedir. 90’lı yaşlarında ve sonrasında hızla artan sayıda insan için demans geliştirme riski olağanüstü yüksek görünüyor. 

Daha genç bireylerde tanımlanan demans risk faktörleri ve koruyucu faktörler, en yaşlı-yaşlı için geçerli olmayabilir. Örneğin, fiziksel aktivite ve östrojen tedavisi, daha genç yaşlılarda demans riskinin azalmasıyla ilişkili olabilirken, bu faktörler  artan yaşam süresi ile ilişkili olup, 90 yaş ve üstü kişilerde değildir. En yaşlı-yaşlı risk faktörlerine ilişkin çalışmalar azdır, ancak bu tür veriler, hızla artan sayıda asırlık nüfusun sağlığıyla ilgili uygun maliyetli müdahalelere yol açabilecek potansiyel faktörleri belirlemek için gereklidir.

90+ yaşındakilerde motor yetenekler (hız, güç ve el becerisi gibi) ve fiziksel performans ölçümleri (zamanlanmış yürüme ve el kavrama gibi) yaşla birlikte azalır. Giderek artan bir şekilde, bu motor ve fiziksel düşüşlerin bilişteki düşüşlerle  artan bunama, sakatlık ve ölüm riskiyle ilişkili olabileceği görülmektedir . Bir çalışma, fiziksel performansı zayıf olan bireylerde 3 yıllık demans riskinin arttığını göstermiştir. İleri yaşta motor, fiziksel performans ve bilişsel/fonksiyonel düşüşler arasındaki ilişki, nörodejeneratif, vasküler veya diğer yaşla ilişkili mekanizmaları içerebilen ortak yolları yansıtıyor olabilir.

90+ Çalışmasının Sonuçları: Uzun ömürle ilişkili faktörler:

Leisure World Cohort’un 13.978 üyesinde, uzun ömür şunlarla ilişkilendirildi:

  • Vücut kitle indeksi: Hem zayıf hem de obez olmak ölüm riskini artırdı. 21 yaşında aşırı kilolu veya obez olmak da mortaliteyi artırdı.
  • Alkol: Günde ≥2 içki içenlerin ölüm riski %15 azaldı; azalan risk tek bir alkol türüyle sınırlı değildi.
  • Kafein: Kafein alımı, U**şeklinde bir ölüm eğrisi sergiledi.
  • Fiziksel aktiviteler: Günde 45 dakikaya kadar fiziksel aktivitelere harcanan zamanla ölüm oranı kademeli olarak azaldı (%10 ila %25 azalma), ardından sabit bir fayda gözlemlendi (%21 ila %25 azalma) .
  • Fiziksel olmayan aktiviteler: Bu aktivitelere harcanan ≥1 saat/gün ile ölüm oranı azaldı ve fiziksel olmayan aktivitelere harcanan ek zamanla, azalmanın büyüklüğü arttı.
  • Menopoz sonrası östrojen tedavisi: Son kullanımdan bu yana hem artan süre hem de azalan yıllar ile ölüm riski azaldı.
  • Antioksidan vitaminlerin (A, C veya E) alımı, uzun ömür ile ilişkili değildi.

90+ Yaşlılarda demans risk faktörleri

Diğer yandan  yaygın demans ile yukarıdaki değişkenler arasındaki ilişkiler (Leisure World Cohort Study ,1981 – 1985) temel anketinden  araştırıldı.Yaş ve cinsiyet için düzeltme yapıldıktan sonra, 90+ yaşındakilerde yaygın demans, östrojen tedavisi, vücüt kitle endeksi, A, C ve E vitaminlerinin alımı, toplam A vitamini alımı, alkol veya kafein tüketimi ve fiziksel aktiviteler ile ilişkili değildi.. Fiziksel olmayan aktivitelerde günde ≥3 saat geçiren katılımcılarda daha düşük demans prevalansına*** doğru bir eğilim görüldü. Bununla birlikte, bu sonuçlardan yorum yapmak  için erken. Demans vakalarında risk faktörlerine ilişkin çalışmalar halen devam etmektedir.

*İnsidans , belirli bir nüfüsta, belirli bir zaman dilimi içerisinde belirli bir hastalık veya hastalıkların yeni vakalarının sayısını ifade eder.

* * U şeklinde eğri: İki uç değerin en yüksek, orta değerlerin en düşük  sıklığı

***  Prevalans, belirli bir nüfüsta, belirli bir zaman dilimi içerisinde, çalışma kapsamında yer alan, belirli bir hastalık veya hastalıklara sahip tüm vakaların oranıdır. 

Kaynaklar

1.Alzheimer’s Dement 2008; Jan; 4(1 0 1): S56–S59.  doi: 10.1016/j.jalz.2007.11.007

2. https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Yaslilar-2020-37227

3.https://www.haberturk.com/turkiye-de-100-yas-ustu-kac-kisi-var-turkiye-yaslilik-haritasi-1777878